hiç net değilsiniz.

bazı anlar ani gelişir, akışına bırakırsın. bu akışına bırakma olayı her zaman doğru seçenek gibi görünmesede yinede en kötü seçenek de sayılmaz. hayatımın son dönemlerinde, bilinçaltımda olduğum kişiyi-asıl fikirlerimi, gerçek hayata uyarlamaya-entegre etmeye dair çalışmaları net olarak uygulamaya başladım. nasıl ki ‘çömleği’ ayakta tutan dışındaki şekil değil içindeki boşluk ise bende onu baz aldım. içimdeki boşlukları kabullenip beraber yaşamaya başladım. hiç bir endişem, geleceğe dair hiç bi kaygım yok. hayatımın bu kısmına bi soundtrack adıyorum; Tony Gatlif’in ‘Transylvania’ filminden – Promesse

bu seviyeye nasıl geldim ? yada nasıl düştüm ? varoluşsal sorunları sorgularken, ayağım takıldı düştüm. yuvarlana yuvarlana bu duruma geldim… şimdi üstümdeki tozları silip ayağa kalkıyorum. 🙂

yaşanılan şeyleri betimlemek iyi hissettiriyor. iyi ki yazmak var…?