karışıyor her şey, değişiyor herkes.

 


gözlerimi alan bokeh-bokeh şehir ışıklarının eşliğinde, arka planda karmaşık geçiş sohbetleri. bir yanda gölün üzerinde ılık esen rüzgar, fırsatı değerlendiren sivrisinekler; ve yakamoz… ne kadar zor durumda kalabilirsem o kadar kaldım. şimdi bu sessizlik o kadar net ki gözlerime ayrı bir perde inmiş gibi…

karışıyor her şey, değişiyor herkes… sen ne kadar titiz olursan hayat seni o kadar karıştırıyor. mükemmel bir hayat yaşamak için ne yapmalı diye düşünürken, mükemmel olmadığını varsaydığın hayatın tükeniyor… köşeye sıkışıyorsun, sıkıştım. başım dönüyor, sarhoşum…

ısparta, ağustos 2017.


değişiyoruz… değişim, var olmak-tutunmak için yapmamız gereken en temel gereksinimlerden biri elbette. mühim olan bu değişimin yolu-cinsi. İlk çıktığın asfalt yoldan küçük patikalara sapabilirsin. patikalardan çakıl taşlı yola, çakıl taşlı yoldan sıcak kuma, kum yolundan serin denize… süreç böyle evrilebilir. gittiğin yol, denize çıkıyorsa sorun yok. ne kadar yavaş yürürsen o kadar kısalır ömrün. koşarsan da yorulursun, senkronu sen ayarlamalısın. kendin, bir başına.

iyi hissetmek istiyoruz… karşımızdaki insanları kendimizi iyi hissetmek için ya basamak olarak kullanıyoruz yada ego pompası. kendi dramamızı kendimiz yaratıyoruz, hepimiz çok iyi rol yapıyoruz. asıl mesleğimiz tiyatro da ek iş olarak günlük hayatımıza devam ediyormuşuz gibi.


herkes her şey olabilir. pireler deve, ayaklar baş mesela. olmak isteğimiz yer ile bulunduğumuz nokta arasındaki fark bizim yanılgılarımız. kabul edip varsaydığımız şeyler sizi doğru noktaya götürmeyebilir. hata yapmaya başlarsan hayat seni doğru’dan uzaklaştırır. doğru olanı görmemeye başlayıp yanlışın ortasında kaybolursun. insanı ayakta tutan benlik zannı değil, hiçlik bilincidir. gücümüzü kendimizi iyi bi yerlere koymak için değil, güzel insan olmak için harcayalım. böylelikle sorumlu olduğumuz kişilere de bir iyilik yapmış oluruz. sonuçta mutlu olmak ikinci plan, asıl mesele iç muhasebe sonrası huzur.

saygılar, sevgiler.

edirne, eylül 2017.